Bugün yazmaya karar verdim. Aslında kafamın içinden o kadar çok şey geçiyor ki. Kendime öncelikle söz verdim. Yazmaya başlayacağım ve dönüp tekrar okumadan yazacağım. Belki daldan dala atlamış olacağım ama zaten insan ancak içindekileri bu şekilde dökebilir yazıya…
Sabahtan beri düşünüyorum. Vazgeçişlerimiz, tercihlerimiz, belki de hatırlamayıp hafıza defterinin en arka sayfalarına gömdüğümüz bir çok şey var… Çok klişe bir laf belki ama gerçekten her tercih bir vazgeçiş.. mi?
Tercihler… Evet belki de hayatımızda bizi yönlendiren en önemli olgu. Üniversiteye girmek için yaptığımız tercih… ya da iş hayatında yaptığımız tercihler.
Bir çoğumuz aldatıldık. O tarifi mümkün olmayan acıyı yaşadık. Ama aldatılmakta bir tercih değil mi? Sevdiğin ya da kendini adadığın kişi seni başkasına tercih ettiği için aldatıldın. Ya da yalnızlığı tercih ettiği için ayrıldınız….
Peki ya vazgeçtiklerimiz? Bir çok kez kendimiz dışındaki insanları, toplumu, ailemizi mutlu etmek için bir çok şeyden vazgeçmişizdir. Ailemize uygun değil diye belki hayatımızın aşkından, elalem ne der diye belki de yapmak istediğimiz hobimizden/keyfimizden, sevgilim istemiyor diye arkadaşlarımızdan…. liste uzayıp gidiyor.
Hatırlamak istemiyorum deyip aslında hiç unutmadıklarımız da vardır. Sevgili ile geçirilen vakitler, gidilen sinema, cafe, mekan, kaybettiğimiz bir yakınımıza ait anılar.. Aslında bunları gömdük diye düşünürüz ama hep taze dururlar hafızamızda. Bazen bilgisayarlar gibi keşke bizlerinde hafızasından unutmak istediğimiz şeyler silinebilse. Ama olmuyor. Belki de insan olmanın ve duygu taşıyor olmanın en büyük özelliği bu.
Acılar, sevinçler, heyecanlar, hayal kırıklıkları derken belki de ömrünün büyük kısmını harcamış oluyorsun. Birçok çaba, hırs… Peki ne için? Ayakta kalmak için? Belki. Mutlu olmak için? Belki. Aslında sadece yaşamak için bütün bu yapılanlar. Doğduğumuz anda aldığımız ilk nefesten ölürken vereceğimiz son nefese kadar, kısacası bir nefes kadar kısa ömrümüz….